Planlama Dergisi - Planning: 34 (1)
Cilt: 34  Sayý: 1 - 2024
DIÐER (YARIÞMA, ARAÞTIRMA ÖZETLERI, ODA GÖRÜÞ VE DEÐERLENDIRMELERI)
1.
Ön Sayfalar
Front Matters

Sayfalar I - X

EDITÖRYAL
2.
Editöryal
Editorial

Sayfa XI

ARAÞTIRMA MAKALESI
3.
Tarým-gýda Coðrafyalarýnýn Yerel Varyasyonlarý: Konya Un Sanayicilerinin Buðday Meta Zincirlerinde Bölgesel Baðlantýlarý
Local Variations of Agri-food Geographies: Regional Linkages of Konya Flour Manufacturers Along the Wheat Commodity Chains
Caner Murat Doðançayýr, Yiðit Evren
doi: 10.14744/planlama.2024.01112  Sayfalar 1 - 9
Tarým-gýda coðrafyasý tarým ve gýdayla ilgili meselelerin mekânsallaþtýrýlmasýnda faydalý bir alt disiplin olduðunu kanýtladý. Disiplinlerarasý çabasýyla geliþtirdiði teorik derinlik ve kavramlar, seçtiði konular bolca yaklaþým seti sunarken, odaðý belirli tarýmsal gýda metalarýnda, bölgelerinde ve sektörlerine yoðunlaþtý. Tüm bunlarýn yanýnda, bu türden bir akademik gayretin Türkiye gibi pek keþfedilmemiþ bölgelere, buðday ve buðday unu gibi gözden kaçýrýlmýþ analiz nesnelerine, gýdanýn yolculuðunda görece sahipsiz býrakýlmýþ gýda iþleme sektörüne (bu çalýþma için un imalatýnýn) yönelmesi gerekmekte. Bu minvalde, makalede öncelikle yazýnýn ilgili konu ve kavramlarýný özetlemekte. Ardýndan, konvansiyonel tarým-gýda coðrafyasýyla ilgili temel savlara ve Türkiye’nin buðday meta zincirlerindeki özgün konumuna dayanarak, çalýþmada Orta Anadolu Türkiye’sinin önde gelen sanayi þehirlerinden Konya’daki un imalat endüstrisinin ileri baðlantýlarý incelenmekte. Makalede, un imalatçýlarýnýn gýda meta zincirlerindeki konumlanýþ ve mekânsal düzenlemeleri üç ölçekte ve üç aktör grubu üzerinden gösterilmiþtir: küresel ölçekte tahýl ticaretiyle, ulusal ölçekte perakende zincirleriyle ve bölgesel ölçekte pastane ve fýrýnlarla kurduklarý kanallar. Deðirmencilerin bu türden mekânsal düzenlemelere dahil olma veya düzenlemelerin dýþýnda kalmalarý, meta zincirlerindeki baðlantýlarda oluþan eþitsiz mekânsal örüntüleri ortaya çýkartmaktadýr. Çeþitli tarýmsal gýda metalarýnýn üretim ve dolaþým mekanizmalarýna yönelik anlayýþýmýzý geliþtirmemiz mekânsal araþtýrmacýlar ve kentsel ve bölgesel gýda planlamasýnda politika geliþtirenler için yeni alanlar açabilir.
Agri-food geography proved itself to be a useful subdiscipline in spatializing the issues around agriculture and food. While its theoretical depth and concepts it developed and themes it chose through interdisciplinary efforts provided plentiful sets of approaches, the focus has been on particular agrifood commodities, territories and sectors. Nevertheless, it is necessary to call for such academic efforts towards undiscovered territories like Turkey, towards neglected objects of analysis such as staple foods like wheat and wheat flour, and towards relatively desolate sections of food journeys like food processing, in this case flour manufacturing. In this vein, this article first summarizes the relevant themes and concepts of the literature. Then, relying on the major arguments on conventional agri-food geographies and the unique position of Turkey in wheat commodity chains, this study examines the forward linkages of the flour manufacturing industry in Konya, the prominent industrial city of Central Anatolian Turkey. In this paper, flour manufacturers’ positioning and spatial arrangements within the wheat commodity chain are illustrated on three scales and via three group of actors: channels they bridge through grain trade in global scale, retail chains in national scale, and patisseries and bakeries in regional scale. Millers’ incorporation with or exclusion from these spatial arrangements reveal the uneven spatial patterns emerged in relation with their linkages along the commodity chain. Improving our understanding of the mechanisms of production and circulation of different agrifood commodities would provide new terrains for spatial researchers and policy makers in urban and regional food planning.

4.
Trakya’da Þehirsel Saçaklanma: Çorlu Örneði
Urban Sprawl in Thrace: Case of Çorlu
Ahmet Emrah Siyavuþ, Rauf Belge
doi: 10.14744/planlama.2024.04557  Sayfalar 10 - 21
Þehirleþmenin önemli bir parçasý olan þehirsel saçaklanma, genellikle þehrin kenar bölgelerinde yetersiz ve düþük yoðunluklu bir banliyöleþme süreci olarak ifade edilir. Bu süreç, farklý form ve karakterlerde oluþur. Þehrin kenarýnda düþük yoðunluklu, doðrusal, daðýnýk ve sýçramalý geliþme þeklinde kendini gösterir. Þehirsel saçaklanma þehirde nüfusun artmasý, gelir artýþý ve sarkaç ulaþým (commuting) maliyetinin azalmasýyla geliþir. Özellikle motorlu araçlarýn yaygýnlaþmasýndan sonra þehir sakinleri yerleþmenin dýþýna doðru iskân etmeye baþlamasýyla saçaklanma süreci hýzlan-mýþtýr. Bunun sonucunda daha önce tarýmsal faaliyetler için kullanýlan araziler ve ormanlar, zamanla þehirsel alana dönüþmüþtür. Bu çalýþmada, böyle bir dönüþümü tecrübe eden Çorlu þehrinde saçaklanmanýn nedenleri ve mekânsal sonuçlarý üzerinde durulmuþtur. Þehirde saçaklanmanýn tarihsel geliþimi ve günümüzdeki durumu ortaya konulmuþ, bu maksatla konuyla ilgili yazýlmýþ çalýþmalar, hava fotoðraflarý, ortofotolar, uydu görüntüleri, topografya haritalarý, arazi kullaným kabiliyeti ve CORINE veri tabaný kullanýlmýþtýr. Söz konusu veriler, ArcGIS ve TerrSet programlarý ile analiz edilerek þehirsel saçaklanmanýn yaþandýðý alanlar tespit edilmiþtir. Yapýlan incelemeler sonucunda, Çorlu’da þehirsel saçaklanmanýn sanayileþme ve düþük yoðunluklu yerleþmelere baðlý olarak geliþtiði, ulaþým güzergahlarý ile þekillendiði ve verimli tarým arazilerinin giderek þehirsel alanlara dönüþtüðü anlaþýlmýþtýr.
Urban sprawl is usually expressed as a process of suburbanization with insufficient and low density on the city's fringes. This process takes different forms and characters. It is characterized by low-density, linear, dispersed, and leapfrogging spatial development on the city's outskirts. Urban sprawl develops in the city as the population grows, income increases and commuting costs decrease. Especially after the widespread use of motorized vehicles, the sprawl process accelerated as city dwellers settled outside the settlement. As a result, land and forests previously used for agricultural activities have been transformed into urban areas. This study focuses on the causes and spatial consequences of sprawl in Çorlu, which experienced such a transformation. The historical development and current status of sprawl in the city are presented, and for this purpose, a literature review, aerial photographs, orthophotos, satellite images, topography maps, land use capability, and the CORINE database are used. These data were analyzed with ArcGIS and TerrSet programs to identify areas of urban sprawl. As a result of the investigations, it was understood that urban sprawl in Çorlu has developed due to industrialization and low-density settlements shaped by transportation routes, and fertile agricultural lands are gradually turning into urban areas.

5.
Planlamadan Uygulamaya Yerel Ýklim Eyleminde Yaþanan Zorluklar: Belediyeler Ýçin Bir Yönetiþim Modeli Önerisi
Challenges in Local Climate Action from Planning to Implementation: A Governance Model for Municipalities
Ender Peker, Anlý Ataöv
doi: 10.14744/planlama.2024.88319  Sayfalar 22 - 35
Yerel yönetimler, iklim krizi ile mücadelede ilgili tüm kurum ve kuruluþlarýn aktif katýlýmýný saðlayacak, etkili bir yerel iklim eylem planlamasýnýn baþat aktörleridir. Türkiye’de yerel düzeyde iklim eylem planý hazýrlayan belediyelerin sayýsý oldukça sýnýrlý olmakla birlikte, bu planlarýn uygulanma süreçlerinde farklý zorluklar ortaya çýkmaktadýr. Buradan hareketle, bu makale, gündeminde iklim deðiþikliði konusu yer alan büyükþehir ve ilçe belediyelerinden oluþan, toplam 13 belediye ile yapýlan katýlýmlý bir araþtýrmanýn sonuçlarýný sunmaktadýr. Araþtýrma, eylem planlarýnýn uygulanmasýnda yaþanan zorluklara ve zorluklarý aþmak için ihtiyaç duyulan konulara odaklanmaktadýr. Araþtýrma süreci, grup ve telefon mülakatlarý, anket ve katýlýmlý atölye çalýþmalarý gibi nitel ve nicel yöntemler kullanýlarak yürütülmüþtür. Bulgular, çalýþmaya katýlan belediyeler arasýnda ortaklaþan zorluk alanlarýnýn beþ ana grup altýnda toplandýðýný göstermektedir. Bunlar, eyleme yönelik bilgi eksikliði, kurumlar arasý birlikte çalýþma ve iþ birliði eksikliði, kýsýtlý kurum kaynaðý, yasal zorluklar ve finansal zorluklar olarak sýralanmaktadýr. Kolektif iklim eyleminin gerçekleþmesi için çok aktörlü bir yönetiþim mekanizmasýna ihtiyaç duyulmaktadýr. Bu çalýþma, bu ihtiyaca cevap veren bir yönetiþim modeli üretmiþtir.
Local governments play a crucial role in local climate action planning, fostering the active involvement of relevant institutions and organizations in tackling local climate challenges. However, despite the preparation of climate action plans by a relatively small number of local governments, progress in implementing these plans has been sluggish. This article presents the results of participatory research conducted with 13 municipalities, including both metropolitan and district municipalities, all actively engaged in addressing climate change issues. The research delves into the challenges encountered during the implementation of these prepared action plans. Utilizing a blend of qualitative and quantitative methodologies, including group and telephone interviews, questionnaires, and participatory workshops, ensured the comprehensiveness of the research methodology. The findings underscore five common areas of difficulty faced by the participating municipalities: inadequate action-oriented knowledge, legal hurdles, staff-related and institutional challenges, financial limitations, and insufficient collaboration among institutions. Overcoming these challenges requires the establishment of a multi-actor governance mechanism to promote collective climate action.

6.
Kentlerin Ýklim Risklerinin Ölçülmesinde Parametre Bazlý Deðerlendirme Modeli
Parameter Based Assessment Model for Measuring Climate Risk of Cities
Dogan Dursun, Merve Yavaþ
doi: 10.14744/planlama.2024.10437  Sayfalar 36 - 57
Bu çalýþmada kentsel düzeyde iklim deðiþikliðine uyum önlemleri ve stratejileri geliþtiren plancýlarý, tasarýmcýlarý ve karar vericileri desteklemek ve karar süreçlerinde onlara yol göstermek için kent ölçeðinde etkilenebilirlik ve risk deðerlendirmesine yönelik bir metodoloji geliþtirilmiþ ve test edilmiþtir. Metodoloji, risk düzeyi belirlemek için 100x100m’lik grid temelli mekânsal bilgileri maruziyet, duyarlýlýk ve uyum kapasitesi gibi göstergeler olarak tanýmlayýp aðýrlýklandýrarak birleþtirmekte ve çok ölçütlü karar verme yöntemiyle risk sonucu üretmektedir. Bu doðrultuda, iklim deðiþikliði kaynaklý etkilenebilirlik ve risk analizi için kentsel alanlarda öne çýkan iki tehlike olarak sýcak hava dalgasý ve þiddetli yaðýþ tehlikelerine göre risk düzeyini etkileyen fiziksel parametreler belirlenmiþtir. Bu parametreler yapay yüzey oraný, aðaç varlýðý, nüfus yoðunluðu, yapý yoðunluðu, rüzgar ve sokak yönü, kat yüksekliði, yapý dýþ cephe renkleri, taþkýn riski olup olmamasý, bina yapým yýlý-bina yaþý, çatý türü ve yapý malzemesi olarak risk düzeyini etkilemeleri nedeniyle analizlere dahil edilmiþtir. Metodoloji daha sonra Erzurum kentsel dokusu üzerinde test edilmiþtir. Sonuçlar, farklý risk deðerlerinin farklý kentsel alan tipolojilerine karþýlýk geldiðini göstermiþ ve acil müdahale alanlarýný ortaya koymuþtur. Göstergeler ve arazi kullaným kategorileri tarafýndan saðlanan mekânsal anlamda hassas konumsal bilgiler, iklim tehlikelerine karþý uyum sürecini desteklemek için büyük önem taþýmaktadýr.
A methodology for assessing vulnerability and risk at the urban scale was developed and tested in this study. This facilitates the development of climate change adaptation measures and strategies by planners, designers, and decision-makers at the urban level and guides their decision-making processes. The methodology combines spatial information based on a 100x100m grid with indicators such as exposure, vulnerability and adaptive capacity to determine the level of risk by defining and weighting spatial information as indicators and produces a risk result through multi-criteria decision-making. In this scope, physical parameters affecting the risk level were determined according to the heat wave and heavy rainfall hazards, which are the two prominent hazards in urban areas for vulnerability and risk analysis. These parameters were included in the analysis as artificial surface ratio, presence of trees, population density, building density, wind and street direction, storey height, building facade colors, presence of flood risk, building construction year-building age, roof type and building material. The methodology was then tested on the urban fabric of Erzurum. The results show that different risk values correspond to different typologies of urban areas and provide areas for immediate intervention. The sensitive spatial information provided by indicators and land use categories is of great importance to support adaptation to climate hazards.

7.
Þehirleri Hacklemek: Mimarlýk ve Siber Güvenlik Baðlantý Noktasýnda Þehircilik için Yeni Bir Metodoloji
Hacking Cities: A New Methodology for Urbanism at the Nexus of Architecture and Cybersecurity
Alp Arda, Kenan Kural
doi: 10.14744/planlama.2024.32704  Sayfalar 58 - 71
Mimarlýk, kent planlama ve siber güvenlik kesiþimini inceleyen bu makale, mimarlarý ve þehir plancýlarýný "urban/archi-hacker" olarak tanýtarak kentsel tasarýma yeni bir yaklaþým önermektedir. "Bir mimar ve/veya þehir plancýsý bir þehri bir program olarak görse ve bir hacker gibi davransa ne olur?" sorusuyla harekete geçen bu çalýþma, kentsel kimlikleri hackleme metodolojileri üzerinden yeniden hayal etmek için spekülatif mimarlýða dalmaktadýr. Mimarlarýn ve þehir plancýlarýnýn þehri bir program olarak görmeleri için sa-vunuda bulunarak, kentsel çevreleri spekülatif olarak deðiþtirmek için “de-code”, “encode” ve “re-code” metotlarýný özetlemektedir. “De-code” aþamasý, þehrin dokusunu literatür, haritalar ve veriler üzerinden analiz etmektedir. “Encode”, “de-code” bulgularýna dayanarak bir taslak formüle ederken, “re-code” spekülatif hackleme müdahalelerini vizyon ederek stratejik, yaratýcý çözümler üretmektedir. Bu metodoloji, spekülatif bir çerçeve içinde sunulmuþ olup, belirli kentsel baðlamlara uyarlanabilir, dinamik ve iteratif bir süreç önerir. Bu yaklaþým, sadece mimari normlarý sorgulamakla kalmýyor, ayný zamanda mimarlar, þehir plancýlarý ve kentsel alanlar arasýndaki diyaloðu da zenginleþtirmektedir. Makale, mimarlýk ve þehir planlamasýný siber güvenlikle bütünleþtirerek, þehirlerin sosyal dinamiklerini—ekonomik, kültürel ve fiziksel boyutlarýyla birlikte—kapsamlý bir þekilde ele almayý teþvik eder. Sürekli kentsel yeniliklerin geleceðini hayal ederken, “urban/archi-hacker”larýn sürekli olarak manzaralarý dönüþtürebilecek bir geleceði öngörür. Bulgular, doðasý gereði spekülatif olup, bu metodolojinin dinamik ve uyarlanabilir bir kentsel geleceði teþvik etme potansiyelini vurgular, ayný zamanda mimarlýk-hackleme metodolojileri için yeni olanaklar sunar.
Exploring the intersection of architecture, urbanism, and cybersecurity, this paper introduces architects and urban planners as “urban/archi-hackers,” proposing a novel approach to urban design. Prompted by the question, "What if an architect and/or urban planner viewed a city as a program and acted like a hacker?", it delves into speculative architecture to reimagine urban identities through hacking methodologies. Advocating for architects, and urban planners to view the city as a program, it outlines “de-code,” “encode,” and “re-code” phases to speculatively alter urban environments. The “de-code” phase analyzes the city's fabric through literature, maps, and data. “Encode” formulates a blueprint based on the “de-code” findings, while “re-code” envisions speculative hacking interventions to generate strategic, creative solutions. This methodology, embedded in a speculative framework, proposes a dynamic, iterative process adaptable to specific urban contexts. This approach not only challenges architectural norms but also enriches the dialogue between architects, urban planners, and urban spaces. The paper introduces a new lexicon for urban engagement by integrating architecture and urban planning with cybersecurity, emphasizing a comprehensive understanding of cities' social dynamics, including socio-economic and socio-cultural, as well as physical dimensions. It envisions a future of continuous urban innovation, where “urban/archi-hackers” perpetually transform landscapes. By prioritizing curiosity and imaginative engagement, the findings, inherently speculative, underscore the potential of this methodology to foster a dynamic, adaptable urban future, opening new possibilities for archi-hacking methodologies.

GÖRÜÞ YAZISI
8.
Dünya Miras Alanlarýnýn Bütüncül ve Bütünleþik Korunmasýnda Sýnýrlarýn Rolü: Diyarbakýr Örneði
The Role of Boundaries in Holistic and Integrated Conservation of World Heritage Sites: The Case of Diyarbakýr
Evrim Ulusan
doi: 10.14744/planlama.2024.59480  Sayfalar 72 - 75
Makale Özeti |Tam Metin PDF

9.
Türkiye Mekânsal Sistemi ve Yerel Sosyo-Ekonomik Geliþme Ýliþkisi Üzerine Deðerlendirme ve Öneriler
Evaluation and Suggestions on the Relationship Between Turkey's Spatial System and Local Socio-Economic Development
Savaþ Zafer Þahin
doi: 10.14744/planlama.2024.86658  Sayfalar 76 - 82
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale