Kentlerin ekonomik, sosyal ve yönetsel ilişkilerin ağ ve düğümleri üzerinden karmaşık kentsel sistemler olarak ele alındığı bir dönem içerisindeyiz. Bu çalışma, planlamada mekan, tanımı ve kavramsallaştırmasının doğa bilimleri temelli değişimini ve bu değişimin kentsel modelleme yaklaşımları üzerindeki etkisini incelemektedir. Çalışmada mekanı mutlak, kavramsallaştırmalarını ise statik ve deterministik olarak ele alan geleneksel modellerden karmaşık kent modellerine geçiş tartışılmaktadır. Dönüşen bilim anlayışı çerçevesinde kentlerin karmaşık yapılar olarak ele alınması ve modellenmesi, kentleri anlama ve yönlendirme biçimlerimiz ile planlama yaklaşımımız ve pratiğimiz açısından önemlidir. Bu doğrultuda, kentsel mekanın kavramsallaştırılmasındaki temel etmenler olan mekan-zaman ve insana ilişkin anlayışın, bilimsel düşüncenin, kavramların ve teorilerin değişimine yer verilmiştir. Karmaşık sistem yaklaşımının temel özelliklerini barındırarak kentlerin ve kentsel sistemlerin modellenmesinde kullanılan temel modeller olan dağılan, sinerjetik, fraktal, hücresel özişleme ve ajan tabanlı, kum yığını ve küçük dünya kent modelleri açıklanmaktadır. Çalışma, kentsel modelleme ve planlama alanında yeni teorik ve metodolojik yaklaşımların tanıtılmasına katkıda bulunmakla beraber, bu alandaki bilgi birikimini zenginleştirmeyi ve mevcut yaklaşımların sınırlılıklarını aşacak şekilde karmaşıklık teorisinin yöntem ve modellerini kentsel mekanın hesaplama, analiz ve tahmin araçları olarak tanıtmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, karmaşıklık teorisinin kentsel planlama süreçlerine entegrasyonunun önemini vurgulamakta, kentlerin kendi kendini örgütleyen dinamik sistemler olduğu sonucu kapsamında kentsel stratejiler oluşturulurken daha esnek ve adaptif yaklaşımlar benimsemesi gerektiği tartışılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Geleneksel kent modelleri, karmaşıklık, karmaşık sistem yaklaşımları, kent planlama; mekansal kavramsallaştırma.We are in an era where cities are regarded as complex urban systems through networks of economic, social, and adminis-trative relationships. This study examines the transition of the concept and conceptualization of space in planning, grounded in natural sciences, and its impact on urban modeling approaches. The shift from traditional models, which view space as absolute and their conceptualizations as static and deterministic, to complex urban models is discussed. The core characteristics of classical planning approaches and the features retained within complex system approaches are presented. Within the frame-work of changing scientific understanding, the importance of considering and modeling cities as complex structures is emphasized for its significance in understanding and guiding cities, as well as in planning practice. The changes in the understanding of space-time and human, scientific thought, concepts, and theories in the conceptualization of urban space are addressed. The key models used in modeling cities and urban systems that embody the core features of the complex system approach, including dissipative, synergetic, fractal, cellular automata, agent-based, sandpile, and small-world city models, are explained. This study aims to introduce new theoretical and methodological approaches in urban modeling and planning, enriching the knowledge base and surpassing the limitations of existing approaches. The models of complexity theory are proposed as tools for the computation, analysis, and prediction of urban space. Additionally, the importance of integrating complexity theory into urban planning processes is emphasized, arguing that urban strategies should adopt more flexible and adaptive approaches, given that cities are self-organizing dynamic systems.
Keywords: Traditional urban models, complexity, complex system appro-aches, urban planning; spatial conceptualization.