The study scrutinizes the coercive consent production process during the agreement phase of urban renewal implementations. Although marketed as a 'consensual' practice based on a two-thirds majority agreement, the rights infringements and psychological pressures during this majority-reaching process generally remain covert. The fieldwork exposed these covert infringements endured by neighborhood residents, revealing parallels between workplace mobbing actions—representative of rights violations—and the detrimental experiences during urban transformation agreements. Consequently, mobbing literature was evaluated along with the fieldwork and adapted to urban renewal. The research, guided by a grounded theory approach and enriched with autoethnographic data, was conducted in two neighborhoods on the outskirts of the Grand Çamlıca Mosque in Istanbul: stateled Kirazlıtepe and privatelyled Mehmet Akif Ersoy. During the agreement process, actors highly eager for renewal (the state, developers, some neighborhood residents, and family members) implemented various mobbing actions to disrupt the communication channels, social relationships, personal reputations, health, and built environments of residents, aiming to coerce them to approve the agreement by creating an hostile atmosphere. Consequently, urban renewal projects, which promise to enhance residents' quality of life, severely deteriorate the living conditions of existing residents even during the agreement phase and render the neighborhoods uninhabitable. Given the projected increase in such projects in Turkey, more urban residents may face mobbing in the future. Therefore, a more comprehensive investigation of mobbing in urban renewal, making it provable and legally recognized, is crucial for mitigating the harmful effects of the agreement process and protecting the rights of the victims.
Keywords: Negotiation phase, pressure, urban renewal; mobbing, harassment.Çalışma, kentsel dönüşüm uygulamalarının anlaşma aşamasında yaşanan zorla rıza üretme sürecini mercek altına alıyor. Kentsel dönüşüm, üçte iki çoğunluğun anlaşma zeminini oluşturduğu ‘rızaya dayalı’ bir uygulamaymış gibi gözükse de bu çoğunluğa ulaşma sürecinde ihlal edilen haklar ve psikolojik baskılar genellikle örtük kalıyor. Saha çalışmasında, mahalle sakinlerinin maruz kaldığı bu örtük ihlaller gün yüzüne çıktıkça, iş yeri ortamındaki hak ihlallerini ifade eden mobbing eylemleriyle kentsel dönüşümün anlaşma aşmasındaki yıpratıcı deneyimler arasında benzerlikler keşfedildi. Böylece mobbing literatürü sahayla birlikte değerlendirilerek kentsel dönüşüme uyarlandı. Çalışmaya gömülü teori yaklaşımı yön verdi ve otoetnografi derinlik kazandırdı. Çalışmanın sahasını, İstanbul’da, Büyük Çamlıca Camii’nin eteklerinde yer alan biri devlet (Kirazlıtepe) diğeri özel sektör (Mehmet Akif Ersoy) öncülüğündeki iki dönüşüm alanı oluşturdu. Anlaşma sürecinde dönüşüme son derece istekli olan aktörler (devlet, geliştirici, bazı mahalle sakinleri ve aile bireyleri), dönüşümü onaylamayan sakinlerin iletişim kanallarını, sosyal ilişkilerini, itibarlarını, sağlıklarını ve yapılı çevrelerini bozmaya yönelik çeşitli mobbing eylemlerini devreye soktu. Bu mobbing eylemlerinin amacı, mahallede yarattıkları düşmanca ortam yüzünden sakinlerin bezip anlaşmayı onaylamalarını sağlamaktı. Sonuç olarak, yaşam kali-tesini artırmayı vaat eden kentsel dönüşüm projeleri, henüz anlaşma aşamasındayken bile mevcut sakinlerin yaşam şartlarını ciddi şekilde kötüleştirir ve mahalleleri yaşanmaz hale getirir. Türkiye’de merkezi otoritenin kentsel dönüşüm proje sayılarını büyük oranda artıracağı söylemleri göz önünde bulundurulduğunda, gelecek yıllarda daha fazla kent sakininin mobbing mağduru olması muhtemeldir. Bu nedenle, kentsel dönüşümde mobbing konusunun daha kapsamlı bir şekilde incelenmesi, ispatlanabilir hale getirilmesi ve yasal tanınırlık kazanması, anlaşma sürecinin zararlı etkilerini azaltma ve mağdurların haklarını koruma açısından büyük önem taşımaktadır.
Anahtar Kelimeler: Anlaşma aşaması, baskı, kentsel dönüşüm; mobbing; taciz.