Public spaces, which are important parts of the urban environment, and the activities realized in these spaces are important elements that contribute to the quality of life of cities and the formation of urban identity. The relationship of public spaces, which differ in terms of their cultural, archaeological and historical qualities, with urban identity, their impact on creating urban identity and their ability to provide opportunities for cultural communication of societies are directly related to the success of their spatial organizations. In this context, the open spaces of museums in cities can stand out as effective public spaces when they are designed well, in terms of providing socialization opportunities for their users and providing opportunities for cultural exchanges. This study examines the open space of Antalya Necropolis Museum, Turkey's first necropolis museum. Located in the city center at the intersection of major transportation routes, the site interacts with various urban functions and has potential to integrate diverse socio-economic groups. However, it currently fails to function as a vibrant space. The research analyzes the spatial relationship between the museum's open area and the city, investigates why it lacks vibrancy, and recommends some suggestions for its transformation into an active public space. Using space syntax analysis and pedestrian counting methods, the study confirmed that despite its cultural value and central location at a transition zone between different functions, the Antalya Necropolis Museum and its open space do not function as a vibrant public space. Recommendations were developed based on these findings.
Keywords: Urban vibrancy, pedestrian mobility, public space, space syntax analysis, open space of Antalya Necropolis Museum
Kentsel çevrenin önemli bileşenlerinden olan kamusal mekânlar ve bu alanlarda gerçekleştirilen aktiviteler kentlerin yaşam kalitesine ve kent kimliğinin oluşmasına katkı sağlayan önemli unsurlardır. Kültürel, arkeolojik ve tarihi nitelikleri açısından farklılaşan kamusal alanların kent kimliği ile ilişkisi, kent kimliği yaratmadaki etkisi ve toplumların kültürel aktarımları açısından fırsatlar sunabilmeleri mekânsal düzenlemelerindeki başarı ile de doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamda kentlerde yer alan müzelerin açık alanları kullanıcılarına sosyalleşme olanakları sunarak, kültürel paylaşımlara olanak vermeleri açısından doğru tasarlandıklarında etkili kamusal mekanlar olarak öne çıkabilirler. Çalışma kapsamında Türkiye’nin ilk nekropol müzesi olan Antalya Nekropol Müzesi açık alanı ele alınmıştır. Alan, kent merkezinde ve önemli ulaşım hatlarının kesişim noktasında, farklı fonksiyonlar ile etkileşim içerisinde olan bir alandır ve farklı sosyo-ekonomik grupları bir araya getirme potansiyeline sahiptir. Ancak gözlemlenen durumu ile hedeflendiği şekliyle yaşayan bir mekân değildir. Çalışmanın amacı tarihi ve kültürel değerinin yanı sıra konumu itibari ile de kent için önemli bir noktada olan Nekropol Müzesinin açık alanının, mekânsal özellikler bağlamında kent ile kurduğu ilişkinin incelenerek, bu alanın canlı bir mekân olamamasının nedenlerinin sorgulanması ve yaşayan bir kamusal mekâna dönüşümü için önerilerin geliştirilmesidir. Alana ilişkin veriler ilgili kurumlardan, internet kaynaklarından ve arazi çalışmalarından elde edilerek, mekân dizim analizi ve yaya sayımı yöntemi kullanılarak yorumlanmaya çalışılmıştır. Elde edilen sonuçlar ile; “Antalya Nekropol Müzesi ve açık alanı, sahip olduğu kültürel ve arkeolojik çekiciliğinin yanı sıra kent merkezinde ve farklı işlevler arasında bir geçiş bölgesi üzerinde olmasına rağmen canlı ve yaşayan bir kamusal mekân özelliği göstermemektedir.” hipotezi doğrulanmış ve amaç doğrultusunda öneriler geliştirilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kentsel canlılık, yaya hareketliliği, kamusal mekan, mekan dizim analizi, Antalya Nekropol Müzesi açık alanı