Journal of Planning - Planning: 27 (1)
Volume: 27  Issue: 1 - 2017
OPINION LETTER
1.Spatial Intervention Processes and Practices of Struggle
Tuba İnal Çekiç, Erhan Kurtarır, Ayşe Nur Ökten, Senem Kozaman
doi: 10.14744/planlama.2017.26056  Pages 1 - 6
Abstract |Full Text PDF

REVIEW
2.Complex Cities and Complexity in Planning
Emine Yetişkul
doi: 10.14744/planlama.2017.38358  Pages 7 - 15
Geleceğin kentlerinin yirminci yüzyıl kentlerinin devamı niteliğinde olmayacağı açıktır. Ekonomilerin, kültürlerin ve kurumların hem küresel ölçekte hem de yerel ölçekte birbirlerine olan karşılıklı bağımlılıkları, sonsuz sayıdaki nesnelerle ve yapılarla oluşan kentsel çevrede milyonlarca temsilcinin ve paydaşın etkileşimi, bu etkileşimin oluşturduğu çeşitli ağlardan yayılan bilgi ve iletişim kentlerin nasıl farklılaşacağını göstermektedir. Karmaşıklık içinde kentlerin geçmişteki gibi sadece temel üretim ve tüketim ilişkileriyle açıklanamayacağı ve benzer uzun dönemli ve değişmez kararlarla kentlerin planlanamayacağı açıktır. Bu kentlere ve kent planlamaya olan yaklaşımda değişikliği gerektirmektedir. Kentler artık dinamik, doğrusal olmayan, açık ve sürekli evrilen, beklenmedik durumlar yaratan, kendi kendini örgütleyen karmaşık sistemler olarak kabul edilmektedir. 1990’lı yıllardan bu yana karmaşıklık kuramına dayanan araştırmalar ve model çalışmaları kentleri açıklamaktan çok anlamak için geliştirilmektedir. Bilgisayar ve bilişim teknolojilerindeki ilerlemelerle bir kentteki temsilciler ve onların kentin gelişimine esas ilişkisel davranışları belirlenmiş ve kentin geçmişteki değişim evreleri doğrultusunda geleceğine ilişkin senaryolar üretilmeye başlanmıştır. Böylece doğa bilimlerindeki karmaşıklık sosyal bilimlerde de uyarlanabilir olmuştur. Bu derleme çalışmasında karmaşıklık kuramından yola çıkarak geliştirilen fraktal kentler, hücresel özişleme kentleri gibi bilişim ve matematik-temelli modelleme çalışmalarıyla mekansal planlama ve siyasa-gelişimi odaklı eleştirel ve söylemsel çalışmalar birleştirilerek kent planlamadaki yeni yaklaşım tartışılmaktadır.
It is becoming ever more clear that cities in the future will not be a continuation of the twentieth century’s ones. The interdependence of economies, cultures and institutions at both global and local scales; assemblages of infinite numbers of objects and structures; interactions of agents and stakeholders in that physical environment; and information transmissions equally and pervasively through networks show how cities will change and evolve differently. Under this complexity cities could not be explained only by basic production and consumption relations as well as urban planning could not keep pace with planners’ desire only by long-term, static and similar land-use decisions. This brings about a new approach towards cities and urban planning. According to this approach cities are assumed to be complex systems, which are dynamic, non-linear, open and evolutionary, adaptive with emerging properties and self-organizing. Since the 1990s research and model studies based on the complexity theory have been accumulated to understand how cities evolve rather than formulating them. With the technological advents in computers and informatics it is possible to identify agents in a city and their relational behaviors while developing scenarios for the future after specifying phase-transitions and bifurcations in the process. By this way complexity in natural sciences could be adapted to social sciences. In this article, we compile prominent computational and mathematical modeling studies such as fractal cities and cellular automata cities in the complexity literature and critical and narrative studies that highlight strategic spatial planning and policy-making issues to open new urban planning approach up for discussion.

RESEARCH ARTICLE
3.New Approaches in Rural Development Policies and the Effects of These Approaches on Turkey’s Rural Development Policies
Sevinç Bahar Yenigül
doi: 10.14744/planlama.2016.47450  Pages 16 - 25
Dünya’da sosyal, ekonomik, kültürel, yönetsel ve mekansal yeniden yapılanma sürecindeki değişimler çeşitli alanlarda olduğu gibi kırsal alanlarda da değişime neden olmaktadır. Bu değişimlerin etkisiyle birlikte kırsal alanların kalkınma politikalarında yeni bir yapılanma sürecine girilmiştir. Uzun yıllar kırsal alan politikalarının önemli bir bileşeni olarak kabul edilen tarım sektöründe yaşanan sorunlar kırsal alandaki çözülmeleri hızlandırmıştır. Bu duruma ilave; kırsal alanlarda artan yoksulluk ve yoksunluk, kır-kent ikilemiyle birlikte kır kent arasındaki gelişmişlik farkının artması ve kırsal alandaki doğal kaynakların hızla tükenmesi, kırsal alan politikalarının farklılaşmasını gerektirmiştir. Tarım sektörüyle özdeşleştirilen kırsal alanlarda, ekonomik temelli ve devlet destekli yaklaşımların günümüz neoliberal politikaları karşısında yetersiz kaldığı görülmüştür. Kırsal alanların çok sektörlü gelişme ile çok aktörlü bir yönetişimi içeren ekonomik, sosyal, mekansal ve çevresel sürdürülebilir gelişimini hedefleyen politikalarla ele alınması gerektiği ve kırsal alanlarda hem sektörel hem de mekansal yaklaşımlarla çözümün sağlanabileceği yönünde görüşler oluşmuştur. Bu çalışma; kırsal alanların içeriğindeki değişimle birlikte kırsal kalkınmaya yönelik dünya genelindeki politikaların nasıl değiştiğini detaylı olarak tartışmak ve Türkiye’nin kırsal kalkınma politikalarının bu değişimden nasıl etkilendiği sorusuna yanıt aramayı amaçlamaktadır. Çalışma kapsamlı bir literatür araştırması ile konuyu ele almakta ve Türkiye’nin kırsal kalkınmaya yönelik politikalarındaki değişimi kalkınma planları ve strateji belgeleri üzerinden tartışmaktadır. Çalışma neoliberal politikaların ve özellikle Avrupa Birliği’ne uyum sürecindeki yeniden yapılanma kapsamında Türkiye’nin günümüz kırsal kalkınma politikalarındaki değişime odaklanmaktadır.
The changes in the social, economic, cultural, administrative and spatial restructuring process in the world cause changes in various fields, as well as in rural areas. With the effects of these changes, development policies of rural areas have entered to a new restructuring process. The problems in agriculture sector, which has been regarded as an important component of rural policy for many years, has accelerated the disintegration of rural areas. In addition to this situation; increase in poverty and deprivation in rural areas, increase in the development gap between rural and urban areas with the rural-urban dilemma and rapid depletion of natural resources in rural areas have required the differentiation of rural area policies. It has been seen that in rural areas that are identified with the agricultural sector, economic-based and state-initiated approaches have become inadequate with today’s neoliberal policies. There has been remarks that rural areas should be addressed with policies aiming at economic, social, spatial and environmental sustainable development, which requires multi-sectoral development and multi-actor governance, and that rural areas can be resolved through both sectoral and spatial approaches. This study aims to discuss in details about how the rural development policies in the world have changed together with the changes in the meaning of the rural areas and to answer the question of how Turkey’s rural development policies have been affected by this change. The study handles the issue with a comprehensive literature survey and discusses the changes in the rural development policies of Turkey with reference to development plans and strategy documents. The study focuses on the changes in Turkey’s current rural development policies within the context of the neoliberal policies and notably within the restructuring of the European Union’s harmonization process.

4.The Urban Growth Effects Over the Local Climate Change in the Case of Bursa
Mortaza Moradi, Nilgün Görer Tamer
doi: 10.14744/planlama.2017.38039  Pages 26 - 37
Günümüzde, kentsel büyüme ve yayılma, insan kaynaklı sera gazı salımlarının artışına neden olan faktörler arasında gösterilmektedir. Bu çerçevede çalışmanın amacı, Bursa Kenti’nin 1984–2014 yılları arasındaki mekânsal gelişiminin, yerel iklim değişikliği üzerinde etkili olup olmadığını ortaya koymaktır. Uydu görüntüleri ve iklim parametreleri bu çalışmanın temel veri kaynaklarıdır. İklim parametrelerinin analizi ve değerlendirmesi Eşli Örneklem t-Testi kullanılarak yapılmıştır. Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, 1984–2014 yılları arasında kent nüfusu iki buçuk kat artarken kent yerleşim alanı altı kat büyümüştür. Kentsel alanın büyümesi ile orman ve tarım alanlarında azalma olmuştur. Holdren Modeli uygulaması sonucunda, 1995–2003 dönemindeki büyümenin %65,5 oranında kentin yayılmasından kaynaklandığı saptanmıştır. Aynı dönemde yerel iklim parametrelerinden ortalama aylık minimum sıcaklıklarda 1,36°C artış izlenmiştir. Bu değişimde Bursa Ovası’nın kentsel gelişmeye açılmasının önemli bir payı olduğu söylenebilir. Sonuç olarak bu çalışma, yerel iklim değişiminde bir yandan kentsel büyümenin ve yayılmanın etkili olduğunu ortaya koyarken diğer yandan da mekânsal planlama kararlarının bu süreçteki rolüne dikkat çekmektedir.
Today, urban growth and sprawl are cited among the factors causing the increase of human-induced greenhouse gas emission. Within this framework, the purpose of the study is to determine whether the spatial development of Bursa City between 1984 and 2014 has an effect on local climate change or not. Satellite images and climatic parameters were the data sources used in the study. The analysis and evaluation of the climate parameters were made by using Paired Samples t- Test. According to the results obtained from the study, the urban settlement grew sixfold between 1984 and 2014 while the urban population revealed an increase of two and a half. With the growth of the urban area, a reduction occurred in forests and agricultural land. As a result of the application of the Holdren Model, it was determined that the growth during 1995–2003 stemmed from the 65% urban sprawl. During the same period, an increase of 1.36°C in monthly minimum temperatures was observed from the local climate parameters. It may be said that the opening of the Bursa Plain to urban development has played a major role in this change. In conclusion, this study suggests on the one hand that urban growth has an effect on local climate change and, on the other hand that it draws attention to the role of spatial planning decisions in this process.

5.The Impact of Multi-Sport Events on the Developmental Dynamics of Cities: the Case of Erzurum, Trabzon and Mersin in Turkey
Servet Karaca, Burak Beyhan
doi: 10.14744/planlama.2016.43534  Pages 38 - 56
Günümüzde, dünyanın başka bölgelerinde olduğu gibi Türkiye’de de büyük ölçekli etkinliğe ev sahipliği yapma eğilimi, özellikle markalaşma, tanıtım, pazarlama ve yatırım fonlarını, yerel ve bölgesel kalkınmanın bir aracı olarak kullanılmasıyla artmıştır. Bu strateji sanayisizleşme sorunu yaşayan ülkelerde kentsel ve bölgesel kalkınmanın önemli bir aracı haline gelmiştir ve ilgili ülkelerde son 30 yıldır ekonomik kalkınmayı tetiklemek için yaygın olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de kentlerin bazıları, 2000’li yılların ortasından itibaren bu uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapmıştır. Bu kapsamda, bu çalışma Türkiye’de son yıllarda gerçekleştirilen Erzurum, Trabzon ve Mersin çoklu-spor etkinliklerinin etkilerini irdelemektedir. Genel olarak, bu çalışmada, bu büyük etkinliklerin düzenlendikleri kentlerde yarattıkları etkilere odaklanılarak, merkezi ve yerel yönetimlerce söz konusu etkinlikler yardımıyla yaratılması istenilen hızlı kentsel gelişme ve dönüşümün kapsamının ve gerçekleşme düzeyinin aydınlatılması amaçlanmaktadır. Çalışma, oyunlar öncesinde, boyunca ve sonrasında kent dokusundaki ve mekanındaki fiziksel, ekonomik ve sosyo-kültürel değişim ve dönüşümleri resmetmektedir. Etkinlikleri gerçekleştirmek için yapılan projelerin planlama ve yönetimine odaklanılarak, etkinliklere ev sahipliği yapan şehirlerin gelişimi için yaratılan fırsatlar eleştirel bir bağlam içinde ele alınacaktır. Bu tür büyük organizasyonların kentsel değişim üzerindeki etkisi, sadece projelerin planlanması ve yönetimi değil aynı zamanda bu olayların bir parçası olarak inşa edilen altyapıların doğru kullanımı ve yönetimi açısından da incelenmiştir.
Nowadays, in Turkey as well as in other parts of the world the tendency of hosting mega events has increased owing to the employment of particularly branding promotion, marketing, and attracting investment funds as a tool for the local and regional development. This strategy has become an important tool of urban and regional development in the countries suffering from de-industrialization, and it has been widely used in the respective countries to trigger the economic development for the last 30 years. Some of the cities in Turkey have been hosting some of these international events since the mid 2000s. Within this context, this study elaborates the impacts of Erzurum, Trabzon and Mersin multi-sport events recently hold in Turkey. Overall, in this paper, it is aimed to unveil the extent of the rapid urban development and transformation desired by the central and local governments with the help of the mega events by focusing on the effects of the events concerned in the respective cities. The study portrays the physical, economical and socio-cultural change and transformations in urban fabric and space before, during, and after the Games period. By focusing on the planning and management of the projects realized in order to hold the events, the opportunities created for the development of the cities hosting the events will be examined within a critical context. The impact of such mega-events on the urban change are explored in terms of not only planning and management of the projects, but also the proper use and management of the infrastructures built as part of these events.

6.Do it Yourself (DIY) Movement in Urban Space Production
İlgi Atay Kaya, Esra Kut Görgün
doi: 10.14744/planlama.2017.74946  Pages 57 - 74
Kentleşme çoğu zaman planlı gerçekleşse de kimi zaman çeşitli aktörlerin spontane müdahaleleri ile şekillenmektedir. Bu çalışma bunlardan ikincisi olan yani kentlerde kendiliğinden gerçekleşen küçük ölçekli uygulamaları ele almaktadır. Çalışmanın amacı ‘kendin yap kentleşmesi’ (DIY Urbanism) ya da ‘taktiksel kentleşme’ (Tactical Urbanism) adıyla bilinen bu hareketlerin örneklerini aktörleri ve amaçları açısından incelemek ve bu uygulamaların kentsel mekâna ve kentleşme sürecine etkilerini ortaya koymaktır. Bu amacı gerçekleştirebilmek için literatür taraması, medya araştırması, gözlem ve örnek inceleme araştırma teknikleri kullanılmıştır. Çalışmanın bulguları bu hareketlere dâhil olan aktörlerin mahalleliler, aktivist gruplar, kamu kurumları veya belediyeler, üniversiteler, özel girişimciler ve diğer şahıslar olduğunu göstermektedir. Bu uygulamaların en belirgin amaçları bir ihtiyacın giderilmesi, kentsel estetik veya sanat arayışı, şahsi veya ticari fayda sağlama ve çeşitli konularda verilen tepkiler olarak bulunmuştur. Kendin yap kentleşmesinin olumlu yanları kentsel mekânı daha yaşanabilir, yürünebilir ve kullanıcıya uygun hale getirme ve güzelleştirme olasılığının olması, kentleşme sürecine kullanıcıların doğrudan katılımını sağlaması ve pratik, uygulanabilir ve esnek çözümler getirmesi olarak saptanmıştır. Bunların yanında izinsiz eylemler olması ve kapsayıcı planlama kararlarıyla entegrasyon sorunları gibi olumsuz yanları da bulunmaktadır.
Even though urbanism is usually realized within a plan, it is sometimes formed by spontanous interventions of various actors. This study deals with the second type that includes small scale practices spontaneously realized in cities. The aim of this study is to examine the examples of these movements, which are known as ‘do it yourself urbanism’ (DIY urbanism) or ‘tactical urbanism’, in terms of their actors and purposes and to put forward the effects of these practices on urban space and urbanism process. To manage this aim, research techniques including literature review, media search, observation and case studies are used. The findings of this study shows that the actors involved in these movements are local people, activist groups, public institutions or municipalities, universities, private entrepreneurs and other individuals. It is found that the main purposes of these practices are resolving a need, providing urban easthetics or art, taking advantage of private or commercial benefits and reacting to various issues. The positive aspects of do it yourself urbanism are determined as having the possibility of beautifying and making urban space more livable, walkable and user friendly, providing direct participation of users in urbanism process and proposing practical, implementable and flexible solutions. Besides, there are negative aspects such as being illegal activities and having integration problems with comprehensive planning decisions.

7.The Relation Between Urban Memory and Urban Space on Evolution of Urban Character: Case of Mersin
Tülin Selvi Ünlü
doi: 10.14744/planlama.2017.06078  Pages 75 - 93
Tarihi, ekonomik ve toplumsal gelişmeler ile mekan arasındaki karşılıklı olarak birbirini üreten ilişki, mekan ve bellek arasında da söz konusudur. Bu nedenle mekan ve bellek arasındaki bu diyalektik ilişkinin çözümlenmesi, fiziksel çevre algısı ve bellekteki temsillerinin araştırılması, tek bir mekansal öğe ya da bütün bir kentin görünen somut varlığının ötesinde, bunların bellekteki soyut karşılıklarını anlamak için önemli olanaklar sunmaktadır. Fiziksel çevre algısının ölçülmesi ve bellekteki temsillerinin araştırılmasında, mekana ilişkin bilginin bilişsel olarak nasıl temsil edildiği, söz konusu bilginin nasıl bir işlemden geçirildiği, ifade edilmesinde ne tür bireysel kısıtlar bulunduğu, bunların ölçümünde ve değerlendirilmesinde kullanılacak uygun araç ve yöntemin ne olduğu gibi çok sayıda sorun hala tartışılmaktadır. Ne var ki, tarihsel gerçekliğin yeniden inşasında, geçmişteki “doğru”nun ne olduğundan çok onun “nasıl” olduğu ya da “nasıl bir iz bıraktığı” ve “ne anlama geldiği” sorularının sunacağı olanaklar dikkate alındığında, söz konusu tartışmaların gölgesinden kurtulmuş çalışmalar yapılabilecektir. Buradan hareketle çalışmada, kentsel mekanın toplumsal bellekteki karşılıkları, aralarındaki etkileşimli ilişki çerçevesinde, Mersin örneği üzerinden sözlü tarih yönetimi kullanılarak araştırılmıştır. Mersin’in, Doğu Akdeniz’de önemli bir ticaret ve liman kenti kimliğiyle geliştiği on dokuzuncu yüzyıldan 1960’lı yıllara kadarki dönemde, kentsel mekan ve kent belleği arasındaki ilişki, bu döneme tanıklık etmiş Mersinliler ile yapılan sözlü tarih görüşmeleri ile ortaya konmaya çalışılmış, kentsel mekan ve kent belleği arasındaki ilişkinin neden önemli olduğu, günümüz Mersin’inde yaşanan kentsel mekan ve kent kimliği sorunları temelinde tartışılmıştır.
The reciprocal relation between historical, economical and social developments and urban space also exists between urban memory and urban space. Therefore, the analysis of the dialectic relation between urban memory and urban space and investigation of environmental perceptipon and their representation in the memory provides substantial potentials for understanding the abstract repercussions of memory on urban space beyond conceiving it only as a physical asset. There are many questions on evaluation of the environmental perception and analysis of the representations on memory; how is the knowledge on urban space represented through cognition, what are the processes of that, what are the personal restrictions to express the experiences and perceptions on urban space, what are the convenient methods and tools for evaluating all of them. These questions have been still argued. However, thinking on “how” the truth is formed, or “how it left its mark” or “how it reproduced the meaning”, rather than “What the truth is” will provide opportunities to reconstruct the historicity. Thus, in this study, the representations of the urban space on urban memory is examined through the case of Mersin by using the oral history method. The reciprocal relation between urban space and memory is scrutinized through oral history interviews with inhabitants of Mersin, and the improtance of aforementioned relation and the problems embedded on urban space in relation to memory is discussed.

8.Evaluation of The Residents’ Perspectıve on Their Neighbourhood in the Context of Urban Transformation: The Case of Alaybey-İzmir, Turkey
Burcu Gülay Taşçı
doi: 10.14744/planlama.2017.57966  Pages 94 - 107
Endüstri devrimi sonrası kentlerin hızla büyümesi, yeni kentsel dinamikleri doğurmuş ve ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar doğrultusunda kentler düzensiz bir şekilde gelişmeye başlamıştır. Bu kontrolsüz gelişme dünyada pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de dönüşüm ihtiyacını beraberinde getirmiştir. Türkiye’de kentsel dönüşüm kavramı, maalesef artan rant politikaları ve kontrolsüz yapılan dönüşüm projeleri nedeni ile kentli tarafından yeterince anlaşılamamaktadır. Bu çalışma kentsel dönüşüm konusundaki bu algı karmaşasına dikkat çekmekte ve dönüşüm kavramını Izmir Alaybey örneği ile kent sakinlerinin gözünden incelemeyi hedeflemektedir. Yapılan alan çalışmasında bölgede yaşayan çocuk ve yetişkin iki farklı kullanıcı grup ile çalışılmış, çalışmada veri toplama aracı olarak kısa anket sorularından faydalanılmıştır. Çalışmanın bulguları değerlendirildiğinde, çocuk ve yetişkinlerin, yaşadıkları kentteki problemlere yönelik tespitlerinin benzer olduğu, ancak kentsel dönüşüm kavramının tüm katılımcılar tarafından literatürdeki tanımdan farklı algılandığı tespit edilmiştir. Bu bulguya dayanarak, dönüşüm süreçlerinde kentli kullanıcıların kentsel dönüşüm ile ilgili bilinçlendirilmesi gerektiği söylenebilir. Öte yandan kentsel dönüşüm projesinden beklenenler sorgulandığında, çocuk ve yetişkinler arasında farklılık çıkması, çocuk katılımı almadan, büyüklerin gözü ile yapılan çalışmaların çocukları tam olarak temsil etmediğini göstermiştir. Bu çalışma ile kentsel dönüşümle ilgili yapılacak çalışmalarda çocukların ayrı bir alt grup olarak incelenmesi gerektiği ispatlanmıştır.
The expansion of the cities after the industrial revolution led to new urban dynamics and cities began to develop in a disorganized way according to arising new needs. This uncontrolled development brought the need for urban transformation/renewal in Turkey as well as in other countries. In Turkey, the terms ‘urban transformation’ has not clearly been understood by the city dwellers due to the increasing unearned income policies and unmonitored projects. This paper aims to draw attention to this problem and analyze the notion of urban transformation from the perspective of the city dwellers with a case study carried out in Alaybey-Izmir. In the case study which was implemented on two distinct groups, namely children and adults, the survey was employed for data collection. The findings reveal that both the children and the adults were able to detect the problems in their neighborhoods that cause transformation. But they understood the “urban transformation” differently from the definition given in the literature. Based on this result, it is suggested that the awareness of residents regarding the urban transformation should be raised. On the other hand, the expectations from the transformation project differ between children and adults. This result proves the claim that the studies from the perspective of adults cannot represent children. As is seen in the case study, children should be analyzed as a distinct subgroup in studies concerning the urban transformation.

LookUs & Online Makale