Journal of Planning - Planning: 27 (2)
Volume: 27  Issue: 2 - 2017
OPINION LETTER
1.Creative Economy in Urban Areas: On the Role of Urban Planner and Awareness
Ebru Kerimoğlu
doi: 10.14744/planlama.2017.24085  Pages 109 - 114
Abstract |Full Text PDF

RESEARCH ARTICLE
2.The Development of Rural Turism in Ankara, Beypazarı and Its Impact on Local Development
Ferdağ Tatar, Bilge Armatlı Köroğlu
doi: 10.14744/planlama.2017.26349  Pages 115 - 128
Kırsal turizm, kırsal alandaki kültürel, doğal ve tarihi potansiyelleri değerlendirerek ekonomik yapıyı güçlendirmek için yeni bir turizm türü olarak görülmektedir. Turizmin yükselişinde bireylerin yeni yaşam deneyimi arayışı, metropoliten alanların kalabalığından uzaklaşma, doğaya yakın olma, farklı kültür ve hayat şekillerini deneyimleme isteği etkili olmaktadır. Kırsal alanlar bu talebe büyük oranda yanıt verecek potansiyeli içermektedir ve kırsal turizm gelişimi yerel potansiyellere, insan sermayesine dayalı olarak yerel kalkınmaya katkı sağlamaktadır. Makalenin amacı Ankara İli’nin çevre ilçeleri arasında kırsal turizm potansiyelleri ile öne çıkan Beypazarı İlçesi’nde ekonomik kalkınmanın ana aktörleri olan turizm işletmelerinin temel yapısının çözümlenmesi, bu alandaki girişimcilerin kırsal turizm algısının ortaya konması ile yerel kalkınmaya olası etkilerinin tartışılmasıdır. Alan araştırmasında Beypazarı İlçesi’nde 62 turizm işletmesi ile anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçları Beypazarı’nda kadın işgücünün girişimci olarak önemli bir varlık gösterdiğini ve ev kadınlığından girişimciliğe atılan kadın sayısının az olmadığını ortaya koymaktadır. Beypazarı’nda kırsal turizm işletmelerinin girişimcileri kırsal turizmin yerel kalkınma üzerindeki olumlu etkilerinde hemfikir olduklarını belirtmektedirler. Ayrıca Beypazarı’nda girişimcilerin turizm yapabilirliğinin yüksek olduğu ancak yerel potansiyellerin yeterince kullanılmadığı algısına sahip olduğu ve kırsal turizmin sosyal etkilerinin değerlendirilmesinin girişimcinin cinsiyetine ve eğitim durumuna göre farklılaştığı görülmektedir. Araştırma bulguları yerel kalkınma çalışmalarında kırsal turizmin yeri ve önemi hakkında ipucu verebilecek, bunun da ötesinde yerel kalkınma stratejilerinin geliştirilmesinde yol gösterici olabilecek niteliktedir.
Rural tourism is seen as a new type of tourism in order to strengthen the economic structure by evaluating the cultural, natural and historical potentials in rural areas. On the rise of tourism, individuals’ quest for new life experiences, departure from the crowd of metropolitan areas, and the desire to being closer to nature and experience different forms of culture and life are influential. Rural areas have a great potential to satisfy these demands. Furthermore, rural tourism development contributes to local development, and to local potential based on human capital. The aim of this study is to analyze the basic structure of tourism enterprises that are the main actors of economic development in Beypazarı District, which stands out among the surrounding districts of Ankara province with the potential of rural tourism, and to discuss the possible effects of the emergence of rural tourism perception among entrepreneurs on local development. A survey was conducted with 62 tourism enterprises in the Beypazarı District. The results of the research reveal that female labor force in Beypazarı has an important part as an entrepreneur and that the number of female that shifted from being housewife to entrepreneur isn’t low. In Beypazari, the entrepreneurs of rural tourism enterprises agree on the positive effects of rural tourism on local development. It is also seen that in Beypazarı, the entrepreneurs have a perception that although there is possibilities in tourism, local potentials are not used enough, and the evaluation of the social effects of rural tourism differs according to the gender and educational status of the entrepreneur. The findings of the research can provide clues as to the place and the importance of rural tourism in local development studies, and beyond that, they can guide the improvement of local development strategies.

3.The Role of NGO’s in Improving Local Capacity and Local Development; The Case of Antakya
Kezban Becerikli, Bilge Armatlı Köroğlu
doi: 10.14744/planlama.2017.28290  Pages 129 - 140
Son dönem yerel kalkınma yaklaşımlarında, yönetişim tartışmalarına da referansla aktör odaklı açıklamalar öne çıkmaktadır. Yerel kalkınma aktör odaklı ele alındığında yerelin kalkınmasında aktörlerin kapasitesine dayalı bir kapasite geliştirme sorunsalı ile karşı karşıya kalınmaktadır. Aktör odaklı yerel kalkınma yaklaşımlarında sivil toplumun da temsilcisi olarak görülen STK’lar temel aktörler arasında düşünülmektedir. Makalenin amacı yerel kalkınmanın temel aktörlerinden STK’ların yerel kalkınmadaki rolünü ve yerel kapasite geliştirmedeki etkinliğini ortaya koymaktır. Makalenin temel araştırma soruları; (1) STK’lar kendilerini ve diğer STK’ları yerele katkı konusunda nasıl algılamaktadır? (2) Hangi STK özellikleri ve STK yönetici özellikleri yerel kapasite geliştirme düzeyinde belirleyicidir? (3) STK’lar hangi alanlarda yerel kapasiteyi geliştirmek üzere proje yapmaktadır? olarak formüle edilmiştir. Araştırma sorularına yanıt aramak için STK sayısı Türkiye ortalamasının üzerinde olan Antakya araştırma alanı olarak belirlenmiştir. Alan araştırmasında Antakya Merkez İlçede faaliyet gösteren 80 STK yöneticisi ile derinlemesine görüşme gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçları STK özelliklerinin (büyüklük, kuruluş yılı, etki alanı) STK’ların yerele katkı düzeyi üzerinde anlamlı bir fark yaratmadığını, ancak STK yönetici özelliklerinin STK özelliklerine göre daha belirleyici olduğunu ortaya koymaktadır. Antakya’da STK’lar kendilerini yerel kalkınma ve kapasite geliştirme alanında son derece önemli aktörler olarak tanımlamakta ve yerele karşı kendilerini sorumlu görmektedirler. Sosyal sermaye ve insan sermayesinin gelişimi, yerel kaynakların ve değerlerin sürdürülmesi, sosyal–kültürel ve fiziki yapının güçlenmesi alanları STK’ların projeler aracılığı ile yerele katkı alanları olarak saptanabilmektedir. Araştırma bulguları yerel kalkınma stratejilerinin geliştirilmesinde yol gösterici olabilecek niteliktedir.
In recent local development approaches, the actor-oriented approaches come to the agenda with reference to governance debates. When local development is addressed actor-oriented, it faces a problem of capacity building rising from the limits of the actors’ capacity. In actor-oriented local development approaches NGOs, as representatives of civil society, are among the main actors. The aim of the paper is to demonstrate the role and the effectiveness of NGOs in local development and local capacity building. The main research questions of the paper are formulated as: (1)How do NGOs perceive themselves and other NGOs at contributing to the locality? (2)Which NGO characteristics and NGO manager characteristics determine the level of local capacity development? (3)In what areas do NGOs conduct projects to improve local capacity? In order to search for answers to the research questions, Antakya is determined as the research area, the number of NGOs of which is above the Turkey’s average. In the field research, in-depth interviews were conducted with 80 NGO managers operating in Antakya Central District. The results of the research reveal that the NGO characteristics (size, establishment year, domain of influence) do not make a meaningful difference on the level of contribution of NGOs. Nevertheless, the characteristics of NGO managers are more determinative on the level of contribution of NGOs. NGOs in Antakya, define themselves as very important actors in local development and local capacity building, and see themselves responsible for the locality. Social capital and human capital development, sustainability of local resources and values, and strengthening of social-cultural and physical structure can be determined as main fields of contribution of NGOs’ projects. The findings of the research can guide the development of local development strategies.

4.Public; Up in the Air or in the Ordinal Scale
Meriç Demir Kahraman, Handan Türkoğlu
doi: 10.14744/planlama.2017.02486  Pages 141 - 151
Kamusal alan ve kamusal mekân terimleri, günlük ve akademik ifade biçimlerinde çoğunlukla birbirinin ikamesi olarak kullanılan kavramlardır. Esasen bu kullanım Türkçe’ye özgü bir durum değildir; Batı literatürü temelinde gelişen kamusal alan (public sphere) ve kamusal mekân (public space) terimlerinin İngilizce’deki kullanımı da aynı ifade karmaşası içindedir. Bu ikiz kavramların birbiri içine geçmesindeki temel sorunsal, sosyal ve mekânsal bilimler çerçevesinde geliştirilen çalışmaların her birinin kendi çerçevesinde konuyu ele alışlarından kaynaklanmaktadır. Kamusal alan ve kamusal mekân kavramlarına dair bu birbirinden farklı ele alışları Iveson eylemsel ve topografik yaklaşımlar ayırımıyla tanımlamaktadır. Buna göre topografik yaklaşımlar “kamusal” kavramını mekânsal boyutlarıyla herhangi bir kent dokusu içerisinde, o kentin haritalarında belirli bir renkle ifade edilebilecek yine “belirli bir mekân türü” olarak ele alırken; eylemsel yaklaşımlar ise kamusal olanı, kolektif eylem ve diyaloğun gerçekleşebildiği “heryer veya herhangi bir yer” olarak ifade etmektedir. Kent ve kamusallık olgularının sosyo - mekânsal fenomenler oldukları kabulü ile bu makale, hem sosyal, hem mekansal bilimler çerçevesinde gerçekleştirilen kamusal alan ve kamusal mekân çalışmaları üzerinden teorik bir tartışma ile söz konusu ikiz kavramların birbirleriyle bağlarını ve farklılıklarını ortaya koymak amacındadır. Bu anlam karmaşası içerisinde, kamusal olanın herhangi bir kentteki mekansal karşılığının daha kapsamlı tanımlanması, tasarlanması ve savunulması için; bu çalışmanın da temel motivasyonu olduğu üzere, farklı disiplinleri ortak bir zeminde biraraya getiren bütüncül bir yaklaşım çerçevesinin tariflenmesi gerekmektedir.
The terms “public sphere” and “public space” are often used interchangeably in academic and daily language. However, there are important differences in how the term “public” is conceptualized in the social and spatial sciences. Iveson (2007) frames these distinct conceptualizations as the “procedural and topographical” approaches. In the topographical approaches, “public” is considered “a specific kind of place” in a city, and can be coloured on a given map as a “public space”. On the other hand, procedural approaches describe the “public” in reference to “any place” used for “collective action and debate” using the term “public sphere”. Thus, as a further step beyond this confusion, this paper aims to establish common ground and explore the similarities and differences between these two terms, offering a multi-disciplinary interpretation of them. Based on the assumption that the city and the public are socio-spatial phenomenona, as the main contribution of this study we introduce an in-depth theoretical study combining the insights of both approaches to better decode, design and defend the public spaces of our cities.

5.Clash of Public Law and Private Law as Results of Protocol – Governed Planning: The ‘İzmir Basmane World Trade Center’ Case
Gökhan Hüseyin Erkan, Adile Arslan Avar
doi: 10.14744/planlama.2017.80774  Pages 152 - 168
Bu makalede İzmir kamuoyunda Basmane Çukuru olarak bilinen bir parselin hikâyesini uç-örnek olay yöntemiyle ele alan bir araştırmanın bulguları sunulmaktadır. Parsel, metin boyunca “Arsa” olarak adlandırılmıştır. 1997 yılına kadar kamu mülkiyetinde bulunan Arsa bir protokol uyarınca kat karşılığı inşaat sözleşmesi kurularak kısmi özelleştirme girişimine konu olmuş, ardından planlama süreçleri, yargı kararları, sermaye hareketleri gibi olaylar neticesinde çözülemeyen bir kentsel soruna dönüşmüştür. Arsa sorunu, 2016 yılında yeni bir sermaye grubunun girişimi ile İzmir kamuoyunun gündemine tekrar yerleşmiştir. Çeşitli nedensel açıklamaların olası olduğu bu kapsamlı olaylar örgüsü içinde, planlama yazınında yer almayan bir planlama olgusu dikkat çekicidir. Raci Bademli’nin Plan, Program, Proje, Politika, Para olarak tanımladığı ve meslek çevresinin aşina olduğu planlamanın 5 P’sine eklenmesi gereken bir boyut daha olduğu bulgulanmıştır: Protokol. Bir projeyi gerçekleştirmek için taraflar arasında yapılan bu anlaşma türü Arsa örneğinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi biçiminde hazırlanmış ve imar planı kararlarının belirleyicisi olmuş, imar hukuku ile borçlar hukuku arasında çatışmalı bir ara kesit ortaya çıkarmıştır. Makalede aktarılan örnek olay araştırmasının bulguları, iletişimsel planlama yaklaşımına temel oluşturan “müzakere” ve “katılım” kavramları etrafında kurulu hakim söylemin sınırları ve imkanlarını göstermesi bakımından da bir tartışma zemini oluşturmaktadır.
This article presents findings of an extreme-deviant case study about a single parcel which is known as The Basmane Hole. The parcel is named as “The Land” through the text. The Land which was a public property until 1997 was partially privatized via in-return-for-flats type of a protocol. Following several planning processes, jurisdiction and capital mobilizations, The Land transformed into an unresolved urban question. By the year 2016, The Land stands at the city’s agenda after initiation of a new investment group. Besides the fact that various causal explanations are possible within the complexity of events, a crucial planning phenomenon which is not thoroughly referred in planning literature appeared in The Land case. Research argues that the five dimensions of planning proposed by Raci Bademli (plan, programme, project, policy, pecuniary) requires a sixth one: Protocol. This mode of agreement among shareholders aiming to achieve a concrete project is formed as an in-return-for-flats type, and determines planning codes to a significant extent, yet resulted in conflict between planning law and law of obligations. Findings of the research also provide a ground for necessary debate regarding the limits and potentials of communicative planning approach that is the dominant discourse in planning circles revolving around concepts of negotiation and participation.

6.Evaluation of Sustainable Construction Waste Management for Urban Regeneration Project in Izmir
Yakup Egercioğlu, Ayşe İregöl
doi: 10.14744/planlama.2017.41636  Pages 169 - 179
2012 yılında 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi hakkındaki yasasının onaylanmasıyla birlikte kentsel dönüşüm projelerinin uygulanmasında hızlı bir artış gündeme gelmiştir. Bu nedenle, İzmir’de %60’a varan çarpık yapılaşmanın sonucu olarak; ekonomik ömrü dolan betonarme yapıların kentsel dönüşüm ihtiyacı ve bu uygulamalar ile birlikte ortaya çıkan atıkların çevreyi kirletecek olması nedeniyle “sürdürülebilir atık yönetimi” önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, Dünya’da ve Türkiye’de Kentsel dönüşüm projelerinde bina yıkımlarında olması gereken sürdürülebilir bakış açısı; ortaya çıkan bina atıklarının çevreye zarar vermeden geri kazanımını önemli hale getirmektedir. Günümüzde bina atıkları ile ilgili, kontrolsüz bina yıkımları, yıkım ve döküm sahalarındaki gerekli dönüşümün yapılamaması, atık döküm sahalarının yetersiz kalması, boş alanlara yasa dışı olarak inşaat atıklarının dökülmesi çevre kirliliğine sebep olmaktadır bu nedenle gerekli düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye genelinde 6.5 milyon yapının dönüşümü ve İzmir için ise 600 bin binanın kentsel dönüşüm kapsamında yıkılacak olması, bina atıklarının ne şekilde “yok edileceği” ya da “değerlendirileceği” konusunda problemleri ortaya çıkarmaktadır. Önemli bir sorun olan bina atıklarının sürdürülebilir kentsel dönüşüm sürecinde nasıl bir organizasyon ile değerlendirilebileceğidir. Çalışma kapsamında yıkımları gerçekleştirilen Bornova Yücel-Aydoğan Apartmanları ve Kadifekale Kentsel Dönüşüm Projeleri incelenerek daha sağlıklı ve “sürdürülebilir atık yönetimi” için değerlendirmeler yapılmıştır.
In May of 2012, with the approval of law on Transformation of Disaster Risk Areas (no. 6306), a rapid increase in the implementation of urban transformation projects was observed. Therefore as a results of 60% of unplanned urbanization in Izmir, the need of urban transformation for the reinforced concrete structures and the environmental waste produced in conjunction with these applications “sustainable construction waste management” has emerged as an important topic. In addition, it should be sustainable perspective in building demolition in urban regeneration projects in the world and Turkey; without harming the environment makes it important for the emerging construction waste recycling. Today, about building waste is needed the neccessary arrangements because uncontrolled building demolitions, failure to hold the necessary transformation of destruction and waste dump, the inadequacy of the waste disposal site, loss of construction waste illegally in space cause environmental pollution. The demolishing of 6.5 million buildings in overall Turkey and demolishing of 600.000 buildings in Izmir gives rise to the issue of how to eliminate or make productive use of the construction waste from the destruction. An important issue is the sustainability of the construction waste which can be assessed by asking questions of how to organize such construction waste during the urban transformation process. In this study, Bornova-Yucel Aydogan Apartments and Kadifekale Urban Regeneration Projects which were investigated for a better evaluation on sustainable construction waste management.

7.Religious Building for the City Identity: The Case of Antioch
Melisa Diker, Nilgün Çolpan Erkan
doi: 10.14744/planlama.2017.74755  Pages 180 - 192
Kent kimliği, bir kenti diğer kentlerden ayıran fiziki, sosyal, kültürel, tarihsel, ekonomik özelliklerin tümünü kapsamaktadır. Kent kimliğini yansıtan araçlardan biri olan sembol yapılar, yani işaret öğeleri, kentin tanınmasında ve hatırlanmasında önemli rol oynamaktadır. İbadet yapıları, kent dokusunda; dikkat çekici konumları, biçim ve boyutları ile dokuyu oluşturan diğer yapılardan farklılaşmaları sayesinde kolaylıkla görülebilmekte ve algılanabilmektedir. Bu da ibadet yapılarını güçlü birer işaret ögesi haline getirmekte, hem turistler hem de yerliler tarafından kolaylıkla hatırlanmalarını sağlamaktadır. Bu çalışmada işaret öğelerinin kent kimliğindeki önemi, Antakya’daki ibadet yapıları özelinde araştırılmıştır. Araştırma amacıyla seçilen dokuz ibadet yapısı, çeşitli belgeleme ve analiz teknikleri ile incelenmiş, saptamalar, yapılan anket çalışması ile test edilmiştir. Sonuç olarak önemli birer işaret ögesi olan ibadet yapılarının Antakya’nın kimliğinin belirlenmesinde kısmen etkili olduğu saptanmıştır. Bu süreçte ibadet yapılarının tarihsel-kültürel-sembolik-turistik değeri, görülebilir olması, kullanılması da büyük önem taşımaktadır. Kentte ibadet yapıların fark edilmesinde konum, biçim, boyut gibi fiziksel farklılıkların etkili olduğu fakat tek başına yeterli olmadığı da saptanan konulardan biridir. Bu çalışma yerleşmede kimlik ögesi olan ibadet yapılarının korunmasının yeterli olmadığını ifade ederken, bu yapıların algılanabilir olmalarının önemini de göstermektedir. Bu nedenle ibadet yapıları siluette çevresindeki yapılar ile birlikte korunmalı, kentsel ölçekte algılanmaları için üzerindeki eklentilerden arındırılmalı ve Antakya kimliğinin sürdürülmesi sağlanmalıdır.
The term of urban identity includes all physical, cultural, historical, economical, features that distinguish it from the other cities. Symbol buildings or landmarks, which are the ones of reflecting urban identity, play a significant role in remembarance and recognation of the city. Religious buildings in the city structures can be seen and noticed easily thanks to their locations, they differ from other structures through their shapes and sizes. These make religious buildings strong landmarks and easily remembered by both tourists and residents. In this study, significance of religious landmarks for urban identity in Antioch was investigated. The selected nine religious buildings were examined analyzed and evaluated by various techniques. As a result, in determination of Antioch city identity, religious buildings as strong landmarks were found effective. In this process their historical, cultural, symbolic, touristic values and being recognizable as religious buildings have great importance. Another finding is that location, shape and size which are related about phyisical difference are effective, but also inadequate for recognition. The study shows that protecting religious buildings which are identity elements of these settlement was not only sufficient, but it emphasizes that being perceivable is also important for these buildings. For this reason, religious buildings must be protected together with their surrounding structures at the siluette, purified from the additions for perceptions at urban scale and also provided sustainability of Antioch identity.

8.A Geographical Information System Based Urban Sustainability Evaluation Model Proposal In Neighbourhood Scale
Gökçer Okumuş, Handan Türkoğlu
doi: 10.14744/planlama.2017.62207  Pages 193 - 204
Sürdürülebilirlik konusu son yıllarda, çeşitli bilim alanlarında olduğu gibi yapılaşmış çevre ile ilgilenen bilim alanlarında da önemli bir araştırma alanı olarak görülmektedir. Habitat 3 Yeni Kentsel Gündem, Paris Antlaşması gibi uluslararası birçok belgede konu edilen kentsel sürdürülebilirlik, planlama, tasarım, politika geliştirilmesi gibi başlıklarda incelenirken aynı zamanda kavramın nasıl ölçüleceği de yapılan çalışmalar ve geliştirilen yöntemler ile araştırılmaktadır. Sürdürülebilirliğin ölçülmesinde kentlerin tamamı için yapılan çalışmalar olduğu gibi bir parçası ya da bir ya da birkaç bina için yapılan çalışmalar da bulunmaktadır. Bu çalışma birimlerinden en dikkat çekeni ve kentsel alanların sürdürülebilirliğinin sağlanması için en etkili birim komşuluk birimi olarak ortaya çıkmaktadır. Bu alanda dünya çapında geliştirilen birçok ölçme ve değerlendirme sistemi bulunmaktadır. Ancak her birinin ağırlık verdiği konular farklı olmakla birlikte yerele özgü konuların göz ardı edildiği durumlar da görülmektedir. Bu nedenle hem yerel özellikleri dikkate alan hem de kentsel sürdürülebilirliğin tüm bileşenlerini içeren, kolay uygulanabilir ve bütünleşik bir ölçme ve değerlendirme modeline ihtiyaç vardır. Bu amaçla “Kentsel Sürdürülebilirlik Değerlendirme Modeli” geliştirilmiştir. Bu çalışmada öncelikle kentsel sürdürülebilirliğin ölçülmesi kapsamında geliştirilmiş mevcut yaklaşımlar, ortaya konulan kentsel sürdürülebilirlik bileşenleri çerçevesinde değerlendirilmektedir. Çalışmanın özgün kısmında, bu çalışma kapsamında geliştirilen Kentsel Sürdürülebilirlik Değerlendirme Model önerisi sunulmaktadır. Önerilen modelin mevcut sistemler ile karşılaştırılması yapılmakta ve modelin Eskişehir kent merkezinde bulunan bir komşuluk birimi kapsamında uygulaması ve değerlendirme sonuçları aktarılmaktadır.
The concept of sustainability has been an important research topic on built environment related fields as well as other scientific fields in whole world. Urban sustainability which is mentioned in international documents such as Habitat 3 New Urban Agenda and Paris Aggreement, has been investigated in such topics as planning, urban design and policy development. At the same time, the measurement methods of the concept has been researched. As well as being for the whole city, there are many studies for a part of the city or a group of building in terms of measurement area size. The most effective unit emerges as neighbourhood unit for providing sustainability of urban areas. In this field there are many measurement and evaluation systems developed worldwide with having a unit of neighbourhood. However, it is also seen that the subjects that are emphasized by each one are different and the issues specific to the place are overlooked. For this reason, there is a need for a measurement and evaluation model that takes into account both local characteristics and all components of urban sustainability. For this purpose, “Urban Sustainability Evaluation Model” is developed. In this study, the existing approaches developed within the scope of measuring urban sustainability are evaluated within the framework of urban sustainability components. In the original part of the study, the Urban Sustainability Evaluation Model developed within the scope of this study is presented. The proposed model is compared with the existing systems and the evaluation results of the models application made within the scope of a neighborhood unit in the city center of Eskişehir are transmitted.

BOOK REVIEW
9.Kitap İnceleme: İlhan Tekeli’nin “Dünya’da ve Türkiye’de Kent-Kır Karşıtlığı Yok Olurken Yerleşmeler İçin Temsil Sorunları ve Strateji Önerileri” Başlıklı Çalışması
Ali Cenap Yoloğlu
doi: 10.14744/planlama.2017.63835  Pages 205 - 214
Abstract |Full Text PDF

LookUs & Online Makale